Kapıdan içeriye adımını attığında dahi hala burada bulunmanın heyacanını vücüdunun her minik ve terli köşesinde hissediyordu. Yasak bir yerde bulunmanın saçma ama bir o kadar da cazip tutkusu. Bilyordu bu duygular en az yaz yağmurlarının inatçı; ama bir o kadar da gitmeye mahkum damlacıkları gibiydi. Çünkü o bunu daha önce parmaklarının sayısıyla beştaş oyunun çakıllarının çarpımından dahi çok yaşamıştı, kısacık yaşamında. Kalbi adeta eskiden izlediği çocuk bandosu gibi inliyordu, içerisinde kuş olmayan göğüs kafesinde. Her tattan, her zevkten tadabileceği onlarca tat vardı etrafında. Dışarıdan harabe kelimesinin icat nedeni gibi duran bu kulubenin içi bir minik için adeta sonsuz ışıltılar içersinde cennetten bir parçayı andırıyordu. Her erkek çocuğunun hayallarini süsleyen inanılmaz bir dünya... Tek sorun çocuk tedirgindi, kafası karışmış ve şaşkın şaşkın etrafına bakmaktaydı. Çünkü ya her zaman annesinin şefkati ile o inanılmaz sıcaklığını ve lezzetini alan küçük kız şeklindeki kurabiyeleri ya da bu sonsuz vaha içersindeki çeşit çeşit lezet ve zevkleri olan tatlıları seçecekti. Hem belki bazısının tadı annemin kurabiyelerine de benziyordur diye iç geçirdi çocuk. Ama bir yandan da zihninin pembe kıvrımları, bir daha annesinin küçük kızlarını bulamayabileceği düşüncesini, bir fener bekçisinin temkinli; ama etkili işaretleri gibi çaktırıyordu aklının derinliklerinde. Çocuk ne yapacağını bilemeyecek bir haldeydi... Keşke diye düşündü küçük çocuk, keşke annemin küçük kız kurabiyeleri yanımda olsalardı da aklımı almasaydı diğer lezzetler. Çocuk bir karar veremese de elini yasak lezzetlere yavaş yavaş uzatıyordu... "ABK"
4 Aralık 2011 Pazar
Yasak Lezzetler ve Küçük Çocuk
Kapıdan içeriye adımını attığında dahi hala burada bulunmanın heyacanını vücüdunun her minik ve terli köşesinde hissediyordu. Yasak bir yerde bulunmanın saçma ama bir o kadar da cazip tutkusu. Bilyordu bu duygular en az yaz yağmurlarının inatçı; ama bir o kadar da gitmeye mahkum damlacıkları gibiydi. Çünkü o bunu daha önce parmaklarının sayısıyla beştaş oyunun çakıllarının çarpımından dahi çok yaşamıştı, kısacık yaşamında. Kalbi adeta eskiden izlediği çocuk bandosu gibi inliyordu, içerisinde kuş olmayan göğüs kafesinde. Her tattan, her zevkten tadabileceği onlarca tat vardı etrafında. Dışarıdan harabe kelimesinin icat nedeni gibi duran bu kulubenin içi bir minik için adeta sonsuz ışıltılar içersinde cennetten bir parçayı andırıyordu. Her erkek çocuğunun hayallarini süsleyen inanılmaz bir dünya... Tek sorun çocuk tedirgindi, kafası karışmış ve şaşkın şaşkın etrafına bakmaktaydı. Çünkü ya her zaman annesinin şefkati ile o inanılmaz sıcaklığını ve lezzetini alan küçük kız şeklindeki kurabiyeleri ya da bu sonsuz vaha içersindeki çeşit çeşit lezet ve zevkleri olan tatlıları seçecekti. Hem belki bazısının tadı annemin kurabiyelerine de benziyordur diye iç geçirdi çocuk. Ama bir yandan da zihninin pembe kıvrımları, bir daha annesinin küçük kızlarını bulamayabileceği düşüncesini, bir fener bekçisinin temkinli; ama etkili işaretleri gibi çaktırıyordu aklının derinliklerinde. Çocuk ne yapacağını bilemeyecek bir haldeydi... Keşke diye düşündü küçük çocuk, keşke annemin küçük kız kurabiyeleri yanımda olsalardı da aklımı almasaydı diğer lezzetler. Çocuk bir karar veremese de elini yasak lezzetlere yavaş yavaş uzatıyordu... "ABK"
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder